Sünbül Efendi Teknesi’nde İstanbul’un İlk Aşüresi Kaynadı
Sünbül Efendi Merkez Tekke Ocağı’na kazanlar kuruldu, ocaklar yine birlik ve beraberlik ruhu için uyandırıldı. Programa İnsan ve İrfan Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı M. Fatih Çıtlak, Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Can, vakıf gönüllüleri ve mahalle sakinlerinin yanı sıra “Türkiye Gençlik Liderlik Programı Yaz Okulu” kapsamında; aralarında Güney Afrika Cumhuriyeti, Malezya, Endonezya, Amerika ve Norveç’in de bulunduğu 9 ülkeden konuk olan 109 öğrenci katılım sağladı.
İstanbul’un fethinden sonra Hazreti Hüseyin ve Kerbela şehitleri için Fatih Kocamustafapaşa’daki Sünbül Efendi Tekkesi’nde başlatılan aşûre kaynatma geleneği, İnsan ve İrfan Vakfı tarafından bu yıl da aslına uygun şekilde ihyâ edildi.
Ocaklar yine birlik ve beraberlik ruhu için uyandırıldı
Muharrem ayında Sünbül Efendi Merkez Tekkesi başka bir heyecana bürünürdü. Harlanmış kazanlarda pişen aşûrelerin karıştırıldığı muhteşem tabloyu tevhîd, ilahi ve duâlar tamamlardı. Kerbela Şehitleri’nin ruhuna aşûre kaynatma geleneğine yeniden sahip çıkan İnsan ve İrfan Vakfı, bugün aynı usulle birlik beraberlik ruhu için Muharrem aşı pişirmek üzere ocağı uyandırdı.
“İlk Aşûre Burada Pişer”
Merâsim devam ederken İnsan ve İrfan Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı M. Fatih Çıtlak, katılımcılara hitap etti:
“İstanbul’da bir aşûre geleneği var. 10 Muharrem’de dağıtılmak üzere. Bu 500 seneden beri devam eden bir adet. Bir de bunun pişirilmesi var bu da en az 350 senelik formüllerle ve usûlle…
Aşûre pişirilirken özel dualar vardır. Mesela buğday yedi su yıkanır. Üçüncü sudan sonra Yâsinler, Salât-u selâmlar okunur. Yaklaşık 40 seneye yaklaştı. 35 senedir yapıyorum bu aşûreyi. En son Osmanlı zamanından bunu yapan kişiden öğrendiğim şekliyle.
Burası İstanbul fethedildiğinde ilk açılan tekke olduğu için ayrıca hemen bahçede de Hz. Hüseyin Efendimizin kızları olduğu için burası İstanbul’un en merkezî yeri kabul edilirdi ve ilk aşûre burada pişer.”
“Bu Aş Mânevî Bir Gıdadır, Bunun Tadı Tevhidden Gelir”
“Aşûrenin içerisinde nohut, buğday gibi birbirinden farklı şeyler vardır. Şimdi bunları farklı hale getirecek olan şeker. Şeker konulacak ve değişik değişik olan ürünler tatlı bir hal alacak, hepsi bir tat alacak. İşte bu yüzden; bu aşûrede şeker konulurken tevhidle konulacak. Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah… Yani şunu anlatmak istiyor.
Bu aş mânevî bir gıdadır, bunun tadı tevhidden gelir. Tevhid tad verir. Birleşmeden tat olmaz. Aynı bak şuanda Medine Enstitüsü’nün talebeleri gibi. Hepiniz farklı farklısınız ama aynı tatta ve güzelliktesiniz. Şuanda da bak her kesimden insanımız var. Bizi birleştiren şey tevhiddir. Allah ve Resulullah (sav) muhabbetidir.“
“Aşûre Herhangi Bir Tatlı Değildir”
“Dikkat edin çok önemli bir şey söyleyeceğim. Besmele ile kesilen et, besmelesiz kesilen et gibi değildir. Zemzem herhangi bir su değildir. Aşûre de böyle dualarla bu niyetle yapıldığından herhangi bir aş, tatlı değildir.“
“Şeker Atacağız Ama Şükür Yapacağız”
“Ehli beyt-i Mustafa (sav), Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ehli beytin muhabbetiyle âşıkâne bir şekilde yapılır ve şu anlatılır:
‘Kardeşlerim; bu günlerde çok büyük bir hüzün yaşandı, ümmet birbirini kırdı, gelin biz bunu Allah ve Resul muhabbetiyle saralım.’ demektir, aşûre budur.
Şimdi biz şeker atacağız ama şükür yapacağız. Şimdi ona şahit olacaksınız. Ömrünüzde göremeyeceğiniz bir şeye şahit olacaksınız.“
Merâsim devam ederken; İnsan ve İrfan Vakfı, Palet Türk Müziği İlkokulu ve Medine Enstitüsü işbirliğinde düzenlenen “Türkiye Gençlik Liderlik Programı Yaz Okulu” kapsamında misafir edilen öğrenciler de aşûre pişirmeyi deneyimlediler.
Dualar ve zikirler eşliğinde kaynatılan 7 bin kişilik aşûre, mahalle sakinleri ve misafirlere ikram edildi.